Güven
Güven kavramı çok boyutlu bir kavram olduğunu düşünürsek eğer, psikoloji, politik bilim, sosyoloji, ekonomi, antropoloji, tarih ve yönetim gibi birçok bilimlerin çalışılası konusu haline gelmiştir. Aynı zamanda da birçok bilim adamları tarafından da konu edilmiştir. Butler’e göre güven, karşı tarafa zarar vermeye uğraşmayacağına verilen sözken, McAllister göre de diğer tarafın sözlerine eylemlerine ya da kararlarının doğru olduğuna yönelik inanç olarak ifade edilmiştir. Adler’in sosyal ilginin, doğuştan geldiğini ve insanların birbirleriyle olan ilişkide bulunma ihtiyacından ve kapasiteyle doğduklarını belirtir. İnsan toplumsal bir varlık olduğu için hayat, bireyin yaşamını tek başına sürdürmesine pek de olanak sağlamamaktadır. Birey saygı, sevgi, ait olma hissi, güvenlik, sosyal destek ihtiyacı ve diğer birçok ihtiyacını içinde yer aldığı sosyal ilişkiler ağı ve özellikle kurduğu yakın ilişkiler sayesinde giderebilir. Yakın ilişkilerde, yakın romantik ilişkilerde yaşamın önemli ve/veya vazgeçilmez yönünü güven oluşturmaktadır. Romantik ilişkilerimizin çoğunda ilişkiden beklediğimiz yakınlık, tutku, bağlanma, güven kavramları doyumu sağlamamızda önemli faktörler halini almaktadır.
Güven oluşurken bir ya da birden fazla kişilerin birbiriyle etkileşiminden kaynaklı sosyal bir durum söz konusudur. Bu sosyal uyumu yakalarken bireyler zihinlerindeki şemaları kullanmaktadırlar. Bireyler etkileşimleriyle güven düzeyi ilişkisine göre anlaşmaya varması, uyumu beraberinde getirmektedir. Lewis (1988) ve arkadaşlarının yaklaşımına göre güvenin 3 boyutu vardır, duygusal, bilişsel ve davranışsaldır. Bilişsel olarak baktığımızda, güven oluşumunda güvenli, güvensiz ve bilinmeyen olarak ayırmaktadır. Bireyler, bilişsel olarak kime güveneceklerini seçmektedirler. Burada bireyler güven duyacakları varsayımı ile hareket ederler. Yine güvene yönelik, kişisel hedeflere ulaşabilmek için birbirleriyle yardım isteyen kişiler yardımseverlik davranışları sergilediklerinde güven duygusu gelişmektedir. Güvene yönelik farklı tanımlamaların beraberinde güven şekillerini tanımlamada ve yorumlamada güven türlerinden de bahsetmek mümkündür.
McAllister (1995) güveni bilişsel temelli (yetenek, güven, gözlem) ve duygusal temelli güven (fikir ve duyguların paylaşılması ) olarak iki farklı şekilde incelemiştir. Shappiro, Sheppard ve Cheraskin (1992) ise güvenin birbirleriyle ilişkili bir şekilde devam eden üç aşamada oluştuğunu belirtmiştir. Bir diğer güven aşamasının gelişmesi bir önceki aşamanın gerçekleşmesiyle oluşmaktadır Bu üç tür güven şekli şöyledir; hesaplanmış güven, bilgiye dayalı güven ve özdeşleşmeye dayalı güven. Bu üç aşamada da bireyler birbirleriyle etkileşimdeyken birbirlerine karşı belirsizdir, çabuk yakınlaşılır ise savunmasız kalacaklarını düşünürler, geleceğe yönelik belirsizlik durumu söz konusudur. Belki burada ifade edeceğimiz bir durum da güvenin gelişebilen ve değişebilen bir durum olduğudur.
Kişilik ile ilgilenen bilim adamları, güvenin kişiliğin köklerinden ve bireyin önceki psiko-sosyal gelişiminden kaynaklandığı yönünde olduğunu ve kişinin yaşamında erken dönemlerde başlayan ve sonraki yaşam deneyimleriyle de şekillenen çeşitli faktörlere dayandığını ifade etmişlerdir. İnsan doğduğu andan itibaren ihtiyaçlarına duyarlılık gösteren ve duygusal açıdan ihtiyaçlarını karşılayan bakım veren tarafından güvende hissettiklerinde, dünyaya olan güveni gelişmektedir. Bu güven duygusu ilerleyen zamanlarda bütün ilişkilerinde önemli rol oynamaktadır lakin ilgisiz veya yanıt vermeyen bakım verenin olduğu durumlarda, güvende hissetmemekte ve güvensizlik duygusu gelişerek yetişkinlikte de karşılaşılabilecek sorunları beraberinde getirmektedir. Bu bireylerde, temel güven duygusu oluşmadığı için dünyaya karşı da karamsar bakmaktadırlar. Burada güvenli bağlanma ve güvenli ayrışmanın sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi önemlidir. Bu nedenle ebeveynlerin bebeklerini sağlıklı bir ortamda yetiştirmeleri, beklenti ve isteklerine karşılık verebilmeleri güvenli bağlanmayı ve ayrışmayı desteklemeleri son derece önemlidir. Güvenli bağlanma, bebeklerin ileride sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olur ve ilişkilerinde empatik, samimi ve saygılı davranırlar. Güvenli ayrışma ise, yaşamın ilerleyen yıllarında bağımsız, kendi kendilerine karar vermeyi öğrenme ve kendilerine yetmelerinde önemli rol oynayacaktır.
Çocukluk dönemi, güven duygusunun oluşmasında etkili bir dönemdir. Bu dönemde, çocuklar çeşitli deneyimler yaşayarak kendilerini keşfederler ve kendi becerilerini geliştirirler. Bu deneyimler, çocukların kendine güvenmelerini sağlar ve güven duygularını güçlendirir. Bireyin güven duygusunun daha da geliştiği ergenlik döneminde kendi kimliklerini oluşturmaya başlarlar. Yetişkinlik döneminde ise, kişinin güven duygusunun en belirginleştiği dönemdir. Birey yaşamındaki deneyimlerden ve karşılaştığı zorlukları öğrenerek güven duygusunu geliştirir. Sağlıklı bir ilişkiye başlamak, iyi bir işte çalışmak, paylaşım içerisinde olacağı iyi arkadaşlar edinmek bireyin güven duygusunu daha güçlendirecektir.
Yakın ilişkilerde partnerlerin birbirilerine şefkatli tutum ve davranışlarda bulunması, duygusal açından ihtiyaçlarını karşılaması ve de gelecekte de ihtiyaçları olduklarında yanlarında olması güven duygusunu kuvvetlendirmektedir. İlişki modelimiz partnerimize güvenip güvenmeme konusunda bize yol göstermektedir. Bağlanma stillerindeki kişilerinde deneyimledikleri ilişki modeli ve güven duyguları farklılık göstermektedir. Güvenli bağlanan bireyler güven duygusunu desteklerken, güvensi bağlanan bireyler partlerine güven noktasında zorlanmalarla karşı karşıya kalmaktadır. Hem kaygılı hem de kaçıngan bağlanma stiline sahip kişilerin ilişkilerinde düşük seviyede güven görülmektedir. Bu da kaçıngan bağlanan bireylerin yakınlık fazla geldiğinde kendilerini duygusal yakınlığa kapatacak stratejiler kullanmalarıyla ve karşıdaki bireyin, zor zamanlarda yanlarında olacağına olan inançlarının azalmasıyla açıklanabiliyor. Güvenli bağlanan bireylerin güven içeren ilişkilerle olan deneyimleri ve anıları daha fazla olduğu için ilişkide güven oluşturmakta daha az zorlandıklarını görmekteyiz. Yine aynı kişiler, ilişkilerinde güven kırıcı bir durum ile karşılaştıklarında bunu partnerleriyle rahatlıkla konuşabilmekteler. Yaşadıkları güvensizliği partnerlerinin kişilik özelliklerine bağlamak yerine bu güvensizliği, yaşadıkları olaya özgü bir özellik olarak deneyimlemektelerdir.
Kısacası, güven; çok boyutlu bir kavram ve ilişkilerdeki beklentileri, niyetleri ve hatta bağlanma stilimizi içeren bir duygu olarak karşımıza çıkıyor. Güveni bağlanma stilleri üzerinden açıklasak da, bağlanma eğilimlerimiz güveni deneyimlememizi etkiliyor evet ama bazı araştırmacılara göre bağlanma stilleri, güven deneyimlerindeki farklılıkların çok küçük bir kısmını açıklamaktadır. Söz konusu güven ile alakalı birçok bilim ve bilim adamının görüşlerinden bahsederek, güveni kendi içinde yakın ilişkilerde ne kadar önemli olduğunu vurgulamak isterim.
KAYNAKÇA
ANTALYALI, Ömer & DUMLUPINAR Mehmet & ÖZKUL, Ahmet Sait (2002). Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Aralık 2017 21(4):1679-1702
Yıldız S. & Kırmızıbiber A. (2020). Kişilik özellikleri ile güven ve risk arasındaki ilişki: e – ticaret müşterileri üzerine bir uygulama. Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, 11(2), 494-507.
Selçuk Ün. Sos. Bil. Ens. Der. 2019; (41): 46-59 - Sosyoloji / Araştırma
TÜZÜN İpek KALEMCİ (2007). Güven, Örgütsel Güven ve Örgütsel Güven Modelleri, Haziran 2007 93-113
Güloğlu B. & Karaırmak Ö.(2017) Erken Çocuklukta Baba Kaybında Bağlanma Biçimleri ve Yakın İlişkilerdeki Psikolojik Eğilimler. Türk Rehberlik ve Psikolojik Danışma Dergisi. 99-115